Avrupa’da Türk Modası: Turquerie Akımı
- Deniz TOPÇU
- 21 Tem 2016
- 3 dakikada okunur

18. yüzyıl Avrupa’sında saray kıyafetlerine ilgi duyan, Türk usulü düğün yapan¸ şatolarda Türk halıları¸ Türk lâlesi¸ Türk içeceği “kahve” bulundurmayı âdet edinen soylulara rastlanmaktaydı.
Fransız elçilerinden Herbette o dönemden bahsederken şöyle der: “Paris âdeta İstanbul mahallelerinden biri hâline geldi.”
Batılılaşan Osmanlı kadar, Osmanlılaşan Batı da bir gerçekti. Avrupa’nın Osmanlı ile başı çekinme ve merak; ortası takdir ve özenme; sonu ise oryantalizm olan münasebetlerinde Osmanlı’nın Avrupa’ya önemli tesirleri olmuştur.

TÜRK MODASI ÖNCESİ ETKİLEŞİM ÖRNEKLERİ
Saray envanterleri, 14. yüzyıldan başlayarak Batı Anadolu halılarının Fransa’da bir lüks eşya olarak ithal edildiğini göstermektedir. Osmanlı halılarının ne ölçüde yaygınlaştığını görmek için Hans Holbein, Lorenzo Lotto, Bernardino Pinturicchio, Sebastiano del Piombo gibi 16. yüzyıl ressamlarının tablolarına bakmak yeterlidir.
Alman, İtalyan ve Hollandalı usta ressamlar, desen ve renklerinin tesirinde kaldıkları Türk halılarını tablolarında sıklıkla kullanmışlardır.
Osmanlı halı sanatının bugün kaybolmuş bazı eski örneklerinin varlığını bu tablolar sayesinde öğrenilmektedir. Hatta bu tablolarda resmedilen desenler, Osmanlı halılarının “Holbein”, “Memling” veya “Lotto halısı” diye sınıflandırılmasına yol açmıştır.

AVRUPA’DA LÂLE DEVRİ (17. YÜZYIL)
Osmanlı elçi heyetinin ziyaretleri Avrupa’da hep büyük alaka uyandırmıştır. Ziyaretlerin yansımaları kültür ve sanatta kendini çabuk göstermiş, 1607’de Fransa’ya giden Osmanlı elçi heyetinin Paris’in güneyindeki Fontainebleau’yu ziyareti merakla takip edilmiş ve birkaç yıl sonra oynayan “Balet de Monseigneur le duc de Vendosme” adlı balede Türk kıyafeti giymiş müzisyenler yer almıştır. 1669’da XIV. Louis’ye gönderilen elçi Süleyman Ağa’nın ziyareti daha fazla ilgi uyandırmış ve düzenlenen bazı maskeli balolarda Türk elbiseleri giyme modası yerleşmiştir.
Dönemin ünlü oyun yazarı Moliere, “Le Bourgeois Gentilhomme” (Kibarlık Budalası) adlı oyununa Türk töreni eklemiş, 1702’de sahnelenen bu temsilde Türk kıyafetinde oyuncular yer almıştır.

TURQUERİE, TURKOMANİE, ALLA TURCA VEYA TÜRK USLÛBU (18. YÜZYIL)
Osmanlı elçileri, Avrupalılar için o ana kadar gezginlerin yarı hayal yarı gerçek seyahatnamelerinden bilgi sahibi oldukları Osmanlı’yı yakından tanıma fırsatı sağlamıştır. 1721’de Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin elçiliği, Paris’te bir Türk modasının oluşmasını tetiklemiştir. Gerek Mehmed Efendi’nin, gerekse onu 20 yıl sonra 1742’de aynı vazifeyle izleyen oğlu Said Efendi’nin ziyaretleri, götürdükleri hediyeler, giydikleri kıyafetler ve sergiledikleri davranışlar büyük ilgi uyandırmış ve Fransızların Türkleri daha yakından tanımasını sağlamıştır. Edebiyat, resim, sahne sanatları ve dekorasyon gibi alanlarda Türk temaları yaygınlaşmış, bilhassa Türk karakterlerinin yer aldığı romanlar, bale ve operalar sıklıkla görülmeye başlanmıştır.
Balolarda Türk kıyafeti giymek, Türk kıyafetiyle portre yaptırmak dönemin yaygın modaları hâline gelmiştir.
18. yüzyılda Fransa’da başlayan ve öteki Avrupa merkezlerine de yayılan bu Türk modasına“Turquerie” (Türköri) denmiştir.
Birçok Batı Avrupa ülkesi Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olan Türkiye’nin egzotik ve nispeten bilinmeyen bu kültüründen büyülenmiştir. Batı, Türk yapımı ürünlere, sanatına, müziğine ve görsel sanatlarına, mimarisine büyüyen bir ilgi göstermeye başlamıştır. Bu moda, Osmanlı ve Avrupa ulusları arasındaki ticari ve diplomatik ilişkiler arttıkça daha popüler olmaya başlamıştır (özellikle Fransa-Osmanlı Müttefikliği). Elçiler ve tüccarlar sık sık evlerine egzotik yerlerin ve yaşadıkları maceraların hikâyeleriyle gelmekteydi.
16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Türk sanat ve kültüründen etkilenen Batı Avrupalılar (özellikle Fransızlar) tarafından bu sanat ve kültürün taklit edildiği Turquerie (Türköri) adı verilen moda, pek çok tabloya yansımış ve Paris’in ünlü bahçelerinden bir olan “Jardin Turc (Türk Bahçesi)”ü konu edinen bir tablo yapılmıştır.
1700’lerin Fransa’sında Türk elbiseleri giyerek portre yaptırmak moda olmuştur. Meselâ, Fransız sarayı soylularından Madame de Pompadur ve Madame de Burry dönemin ünlü ressamı Carle Van Loo’ya Türk elbiseli portrelerini sipariş etmişlerdir. Van Loo’nun kendisi de Türk kıyafetiyle dolaşmıştır. Dönemin ünlü ressamları J.H. Fragonard, S. Watteau, J.M: Nattier, N. Lancret, M. Q. Latour Türk figürleri çizmişler, modellerine Türk elbiseleri giydirerek pek çok portre yapmışlardır. Avrupa resminde Turquerie akımının yayılmasında önemli rolü olan bir başka ressam da J.E. Liotard’dır. Turquerie’den oryantalizme geçişi simgeleyen İsviçreli ressam, 1738-42 yılları arasında İstanbul’da kalıp Türkçe öğrenmiş, Türk kıyafetleri giymiş ve Osmanlı topraklarında yaptığı portrelerle ve Türk hayatını resmetmesiyle tanınmıştır. Avrupa’da “peintre turc” (Türk ressam) adıyla tanınan Liotard, dönünce birçok Avrupa saraylısının da Türk kıyafeti ile portresini yapmıştır. Kontes Mary ve Maria Adalaide’yi Türk kıyafeti içinde resmettiği tablolar meşhurdur. Kısacası, 18. yüzyılda soyluların Türk kıyafetiyle tablolarını yaptırmaları bir dönemin vazgeçilmez bir âdeti hâline gelmiştir.
Doğu modasının daha harcıâlem biçimleri arasında toplumsal adetler ve etkinlikler vardır. Çeşitli türlerde çubuklar tüttürmek, kahve, şerbet, gül suyu ve Doğu şekerlemeleri sunmak ve tüketmek bunlardan bazılarıdır. Doğu giysi ve dekorasyonları olduğu ve arkada bir yeniçeri bandosunun çaldığı festivaller, maskeli balolar ve partiler, Doğu temalı doğaçlama tiyatroları da bir dönem oldukça revaçta olmuştur. Aristokrat hanımlar da saray kadınının giyim-kuşam tarzından oldukça etkilenmişlerdir. Protowa Potocka, Zofia Czartoryski, Tekla Czaplica Jablonowska, Marianna Potocka, Zofia Glavani Wittowa’nın portrelerinde bu modalar açıkça görülmektedir. Öyle ki bu moda daha da ileri gitmiş ve aristokrat hanımlar kendilerini “sultan” şeklinde, hizmetlileriyle beraber de resmettirmişlerdir.
Avrupa’nın ünlü portre ressamı Giambattista Lampi, 1789-1792’da Polonya’da bulundu ve yaptığı Polonya aristokratı portrelerinin büyük bir kısmını da bu dönemde gerçekleştirmiştir. Lampi, güzel hanımları resmettiği portrelerinde modellerin yaşını azaltan, yumuşaklığın ve yüz hatlarının uyumunu artıran eski ustalardan biriydi; hassas resim tekniği, yumuşak ve dağınık ışık ve görünmez fırça darbeleri bu etkiyi yaratmasına yardımcı oluyordu
Kommentare