Diyet yapmadan nasıl 10 kilo veririm?
- Hayati KARADANA
- 25 Tem 2016
- 5 dakikada okunur

Geçtiğimiz Aralık ayında diyet yaparak nasıl 5 kilo aldığımı anlatan bir yazı yazmıştım. Bir anda değişen alışkanlıklarım yüzünden aldığım kiloları vermek için uyguladığım abuk subuk diyetlerle gerçekten de kilo vereceğime daha çok kilo almıştım. (50 Kilo civarı bir insanken 2012 Ağustos’unda 59 kiloya kadar çıktım)
Bu yazıdan sonra pek çok e-mail aldım. Birçok kişi aynı yaşlarda benim geçtiğim aşamalardan geçip kaçınılmaz sona doğru yol almış. Tavsiye verenler de oldu ee peki ne yapacağız diyenler de.
Evet yedim bi halt ve çok kilo aldım bir anda. Ama yazdığım yazı bile bir farkındalık göstergesiydi. Ne yapmam gerektiğini henüz çözememiş olsam da hatamı anlamıştım. Şu an en azından hatalarımı tekrarlamayarak geçirdiğim 1 yıla yakın sürede tekrar istediğim kiloya ulaşmış durumdayım. Nasıl kilo aldığımı okuduysanız nasıl verdiğimi de bilmek hakkınız. O zaman kilo alma yazısı seneyi devriyesini tamamlamadan buyrunuz mutlu sona, nasıl kilo verdim yazısına…

Kilo vermek için önce kilo almamak lazım
Einstein was here. Peki, kilo almayı nasıl bıraktım? Önce şu saçma diyetleri bıraktım. Hayat tarzıma uymayan, kendimi sıkıntıya soktuğum her türlü beslenme düzeni; mutsuz olup, pes edip bıraktığım an ekstra kilo ve moral bozukluğu olarak geri döndü bana. Hem zaten benim gibi biri için diyette olma psikolojisi baştan sakıncalı. Olan şey şu: “Yarın diyete başlıyorum, dur bari hazır diyette değilken şu pizzayı da yiyeyim, üstüne de tatlı götüreyim bi tane, diyete girince hiçbir şey yiyemeyeceğim zaten”. Doğruya doğru. Hatta daha kötüsü de var. Diyeti 2 hafta eksiksiz bir şekilde götürdünüz diyelim. Sonra bir arkadaşın doğum günü sebebiyle dıışarı çıkıldı ve diyet mecburen bozuldu, pastalar yendi. O diyet bozuldu ya, hazır bozmuşken bokunu çıkarayım psikolojisiyle normalde bile yemeyeceği şeyler yiyor insan. Battı balık yan gider ruh hali… Kısacası hayat tarzımıza uymayan diyetler bir yerden mutlaka patlak veriyor, kilo verdirmiyor, aldırıyor.

diyeti bıraktım ve kilo verme düşüncesini aklımdan çıkardım
Ben de bu gidişata dur dedim ve daha fazla kilo almamak için diyet yapmayı bıraktım. Tabii bu dikkat etmedim ya da her önüme geleni yedim anlamına gelmiyor. Bir diğer önemli nokta da sürekli kilo verme düşüncesini akıldan çıkarmak. Kilo vermeyi takıntı haline getirince olmuyor bu iş. Vücut kendini kasıyor, geriyor, psikolojik olarak ‘kabız’ oluyorsun. Ciddiyim. Kilo vermek için kafa rahatlığı lazım. Kendinizi rahat bırakın.

Hayat tarzının dışına çıkma
Sonra ne yaptım? Diyetleri ve kilomla ilgili takıntı yapmayı bırakıp kendimi dinlemeye başladım. Hayat tarzımı gözden geçirdim. Bana kilo aldıran düzensiz uyku, hareketsizlik, düzensiz yemek saatleri ve fazla alkol tüketimi gibi alışkanlıklarımı gözden geçirdim. Alkolü hayatınızdan çıkarıp memur gibi yaşayın demiyorum. Ama aslında kendi düzensizliğiniz de sizin düzeniniz ve kendinizi de vücudunuzu da en iyi siz tanıyorsunuz.
Örneğin ben kapalı spor salonlarını sevmiyorum. Güneş görmeden sadece aynaya ya da duvara bakarak ve hiçbir yere gitmeyerek üzerinde koşulan yürüyüş bantları bana göre değil. Ama bu bir başkası için müzik dinleyip kafasını boşaltmak için ideal yer de olabilir. Çok yüksek tempoyla koşulan cardio egzersizler tansiyonumu yükseltiyor ve baş ağrısı çekiyorum. Kendimi zorlamaya, ayaklarım geri gide gide yapacağım bir egzersize ihtiyacım yok. Faydasını göreceğimi düşünmüyorum. Onun yerine arada sırada sabahları erken kalkıp sahilde fazla hızlı koşmadan yüksek tempolu yürüyüş yapıp enerji doluyorum.

sevdiğiniz bir aktivite bulun
Dolayısıyla spor salonuna kapanıp koşmayı elemiş oldum. Şanslıyım ki çok keyif alarak yaptığım bir spor var: Pilates. Tek sorunum seyahatlerim ve düzensiz çalışma saatlerim. Çok fazla seyahat ettiğimden, evden çalışıp belirli mesai saatlerim olmadığından ve farklı saatlerde toplantılarım olduğundan dolayı ders saatlerinin esnek olduğu, pazartesi sabah dersini kaçırırsam salı akşam telafi edebileceğim bir yer bulmam gerekiyordu.

Şanslıyım ki böyle bir yer buldum ve haftada 3 gün çok severek Pilates’e gittim. Seyahatlerimin arasına dersleri sıkıştırdım. Düzene girdikten sonra 1 hafta ders kaçırsam da vücudum kendini bırakmadı. 2-3 ay düzenli Pilates yaptıktan sonra bir haftalık kaçamakları tolere edebilecek kıvama geldim. Hem inceldim hem de daha esnekleştim. Pilates yaparken de dersten çıktığımda da kendimi çok enerjik ve mutlu hissettim. Pilates bana çok ama çok iyi geldi. Siz de kendinizi strese sokmak yerine severek yapacağınız, ayaklarınızın geri geri gitmeyeceği, sizi mutlu eden bir aktivite bulun ve disiplini elden bırakmadan devam edin. Yoga, pilates, cross fit, gyrotonic, zumba, dans, koşmak, yüzmek, başka bir şey! Size kalmış.
Peki hiç mi diyet yapmadım?
Evet, gerçekten diyet yapmadım ama dikkat etmiyorum dersem yalan olur. Peki ne yaptım? Şimdi yazacaklarım kesinlikle tavsiye değildir, onu baştan söyleyeyim. Evde denemeyin. Denerseniz ve sağlığınız bozulursa sorumluluk kabul etmiyorum. Çünkü yaptığım şey sağlıklı mı onu bile bilmiyorum ama benim hayat tarzıma ve alışkanlıklarıma bu uydu ve ben de bu doğru düzgün ve dürüst bir yazı olsun diye ne yaptığımı yazıyorum.
Yediklerime dikkat ediyorum. Genelde sabah kahvaltısını çok sıkı yapın, öğlen ve akşam hafif yiyin denir ama ben öyle yapmıyorum. Sabah kahvaltısı olarak sadece Americano içiyorum. Rutinim bu şekilde. Tabii ki arada, hafta sonları falan ailemle arkadaşlarımla kahvaltıya çıkarsam normal kahvaltı da ediyorum. Ama onun dışında kahvaltım bir fincan Americano. Sütsüz, şekersiz. Hem tok tutuyor hem de uyandırıyor. (Hatta kahve içmeden yazı bile yazamadığımı farkettim)

Öğlenleri ve/veya akşamları kendime ton balıklı, tavuklu ya da ızgara hellim peynirli, yağsız, bol limonlu yeşil salata yapıyorum. Çorba içiyorum, sebze ya da protein yiyorum. Tabii ki bazen de arkadaşlarla yemeğe çıkıyorum ve kesinlikle kendimi kısıtlamıyorum. Sağlıklı bir şeyler sipariş edebileceğim gibi canım pizza yemek isterse pizza yiyorum, mantı ya da makarna istersem de onu yiyorum. Ama diyetten çıkmışçasına abartmıyorum. Normal miktarlarda yiyorum. Çünkü ne zaman istersem yiyebilirim zaten.
Beslenmenize dikkat ederken de lezzetsiz, kolay bulunmayan şeyler yerine hayatınızda yeri olan sağlıklı besinleri tercih edin. Brokolinin hayatınızda yeri yoksa ve tadını da sevmiyorsanız boşverin. Ne seviyorsanız ve evde ne varsa onu yiyin. Bu arada aklınızda bulunsun, karbonhidratı spordan önce proteini de spordan sonra almak en iyisi.
Seyahate gittiğimde oraların ünlü yemeklerini yemeye devam ediyorum. Düzenli spor yaptığım için vücudum bir haftayı tolere edebiliyor. Dönünce bir iki dersten sonra hemen toparlıyorum. Bu şekilde baya midem küçüldü. Çok yağlı şeyler yediğimde rahatsız falan oluyorum. İster istemez canım sağlıklı şeyler çekiyor. Bu şekilde geçtiğimiz Aralık’tan beri (sadece yazın bir ay mola vermek zorunda kalarak) Pilates yapıp dikkatli beslenerek sonunda istediğim kiloya ulaştım. Geçen Ağustos’ta 59 kiloydum. Şu an 49 kiloyum. (Boyum 1.60)
Demem o ki kendinize uygun düzeni bulun, zevkle, devam edeceğiniz bir spor, sevdiğiniz şeyleri yiyerek ve kendinizi kasmayarak dikkat edin. Ve sabırlı olun. Çok çabuk sonuç beklemeyin. Düzeniniz oturduğunda zaten gelişme kaydetmiş olacaksınız.

Pilates, Gyrotonic, Yoga, Zumba vs
Çoğunuzun duyduğu ve bildiği Pilates gerçekten de mucizevi bir şey. (Plates diye yazma gafletinde bulunmayın sakın. Tabaklarla bir alakası yok, Alman Joseph Pilates tarafından geliştirilmiş bir egzersiz sistemi). Nefes alıp vermek ve çalıştırılmak istenen kaslara yoğunlaşmak çok önemli. Yaparken pek terlemezsiniz ve dışardan çok kolay gözükür ama her şey içte olup bitiyor. Hem yağ yakmak hem de beden olarak küçülmek, incelmek, uzamak ve esnemek mümkün. Aletle veya toplarla falan yapılması şart değil. Hiçbir aksesuar olmadan sadece mat üzerinde (hatta o bile yoksa çimende yapın) ya da bant, çember, büyük ya da küçük top gibi aksesuarlar ile hafta da 2 veya 3 kere 1 saat Pilates yaparak inanılmaz sonuçlar elde edebilirsiniz kısaca. Sayesinde kilo verdiğimi duyan herkes e peki nerede gidiyorsun Pilates’e diye de soruyor haliyle. Onu da yazayım:
Anadolu yakasında oturanlara Bağdat Caddesi’ndeki Pilates Plus‘ı (Erenköy Divan Pastanesi’nin karşısındaki apartmanın en üst katı) veya Ayten Hoca’yı öneririm. Ben kendi kendime disipline girerim evde matım da var bir merkeze gitmeme gerek yok diyorsanız bir yerden MTV Pilates Mix CD’sini bulup başlayın. Daha sonra internetten Kristin McGee’nin video’larına da devam edebilirsiniz. Ama bir süre sonra aynı egzersizlerden sıkılmanız muhtemel. Bir Pilates merkezine gidince (hocalar nasıl beceriyor bilmiyorum ama) her gün farklı bir antrenman yapıyorsunuz ve böylelikle sıkılmıyorsunuz)
Pilates Plus’ta haftanın her günü sabah akşam pek çok saatte grup dersleri ve onun dışında özel / aletli Pilates (reformer) dersleri oluyor. Hocalar inanılmaz tatlı, cana yakın ve işlerini çok iyi biliyorlar. Ben kendi adıma grup dersini tercih ediyorum. Hem fiyat olarak daha uygun hem de eğer Pilates’i iyi öğrenirseniz vücudunuzu reformer kadar iyi çalıştırmanız mümkün. Tertemiz bir merkez. Çok ama çok memnunum. http://www.pilatesplus.biz
Ayten Hoca ise Pilates’in kitabını yazmış dünya tatlısı bir insan. Haftada 3 gün bir dans veya pilates stüdyosunu kiralayıp öğrencilerine ders veriyor. Saatleri, günü ve yeri size uyarsa kaçırmayın. Fiyatları da çok uygun. https://www.facebook.com/danspilates
Derleyen Hayati Karadana 2016 Dört Mevsim
Comments