Tanrı Kent Film Analizi
- İzzet Arslan
- 25 Tem 2016
- 3 dakikada okunur

Tanrı Kent, aynı getto içinde büyüyen, iki ayrı insanın ortak hikayesini anlatıyor bize: Rocet ve Li`l Ze. Birbirlerine uç karakterlerin yolu gettoyu saran kanlı soygunda birleşiyor, olayın birebir içinde olan Li`l Ze`yi izliyoruz film boyunca. Olayların anlatıcısı ise Rocet. Olayların akışıyla bir ilgisi yok ancak sonuç onu da etkileyecek. Yönetmen aslında olaylar karşısında iki ana karakterin tepkilerine göre, aynı olayın bir iyi bir de kötü kahramanını sunuyor izleyicilere.
Film boyunca hakim olan detay ve dinamik planlarla başlıyoruz, sokağın ortasında bir eğlence ortamı var, hareketli müzik, ritme uyan gençler, her şey iyi hoş derken bir anda kareye giren keskin bıçaklar ve üzerine bindirilen tavuklar bir tedirginlik yaratıyor. Tavukların o sıra kesilmesi ve temizlenmesi, bunun atlaya atlaya sanki kameraya öylesine takılmış gibi çekilmesi, izleyiciye sıradan bir iş yapıldığının mesajını veriyor.

Film anlatıcı kullanarak bize bir öykünün içinde olduğumuzu hatırlatırken, hızlı planlar, flashbackler, kısa sahneler ile bir yandan da bizi filmden yabancılaştırıyor.
Kurgu olarak bana “ How To Make An American Quilt – Amerikan Yorganı” filmini hatırlatıyor, onun gibi ince işlenmiş, önce karakterler hakkında küçük bilgiler veriliyor, daha sonra başka bir sahnede onunla alakalı metaforlarla karşılaşıyoruz. Örneğin filmin 9. dakikasında bir geçmişe gidiş görüyoruz, orada Kaz yüzerken arkadaşına balıkçı olduğunu ve ileride cankurtaran olmak istediğini söylüyor. 17. dakikada ise Kaz ve arkadaşı tarihin en kanlı soygununa karışıyor ve polislerden kaçarken küçük balık, büyük balık metaforu karşımıza çıkıyor. Balık karşımıza bir kere daha çıkıyor 26. dakikada, bir daha ne balık ne de Kaz`ı görebiliyoruz, Kaz o sahneden sonra öldürülüyor.

6.dakikada insanlara dağıtılan tüpler dikkatimizi çekiyor, bir daha böyle bir fedakarlık göremeyeceğiz getto içinde çünkü herkes kendi derdine düşecek. Kuşak değiştikçe hırs ve rekabet artacak, giderek büyüyen önceden araftık, artık cehennem olduk dedirtecek sahneler yaşanacak. Soygun malı olsa da halka bedava dağıtılan tüpler böyle bir iz bıraktı bende.
36. dakikada gördüğümüz sahneyi 3 farklı açıdan 3 farklı yerde tekrar göreceğiz. Burası mekan olarak önemli bir yer, öyle ki buraya yerleşen kişi gettonun lideri konumuna geçiyor çünkü şehirdeki en çok para getiren işin, şehirdeki uyuşturucu sektörünün tekeli burası. Filmde ilk adı geçen gangasterler şehirde acemi üçlü çetesi diye anılırlar ve farklı açılardan 3 defa bu sahneyi tekrarlamasının sebebini bu çeteyi anımsatmak için yapıldığına bağlamamız mümkün. Çünkü aralara yerleştirilen sahneler de sürekli büyük soygun ve çetenin döneminden sahnelere dönülüyor.

79. dakikada yapılan yabancılaştırma efekti, sinema sanatının gücünü hissettiriyor. Eğlence kulübünde silah patlar patlamaz müzik duruyor, insanlar kaçıyor, ritme göre ayarlanmış takip ışıklarının temposunu bozmadan o geniş alanda sadece iki kişiyi aydınlatması büyük bir boşluğu ve çaresizliği tek başına veriyor.
Filmin giriş ve final sahnesi aynıdır. Film bitince öyküye yedirilmiş bir durum hikayesi gibi bir yapıda olduğunu söyleyebilirim. Giriş ve final sahnesini ilk gördüğümde gangaster topluluğunun bir tavuğun peşine düşmesini abartı olarak düşünmüştüm ancak yönetmen daha sonra olayların gidişatı ve kahramanların tanıtılmasından sonra finalde yeniden o sahneyi hatırlatarak sanki başta o kadar anlamsız ve uç gelen sahnenin ne kadar normalleşebildiğini gösterdi. Bunu hissetmemize neden olan sahne 61.dakikada yaşanan sahnedir.

Kısaca filmin arka perdesinden bahsedip yazımı sonlandırıyorum. 2008 yılında Cannes Film Festivali`nin açılış filmi olan City of God (Tanrı Kent) Fernando Meirelles‘in en önemli filmidir. Film amatör oyuncularla çekilmiştir, anlatılan hikaye ise yaşanmış olaylardır. Dramatik- Suç filmi severler için kesinlikle listelerinin başına koyacakları bir filmdir.
Demek buraya kadar okudunuz, tebrik ederim bir kahveyi hak ettiniz öyleyse. Film izlerken hikayeleri biz istediğimiz gibi algılar, kurgular, bambaşka anlamlar çıkarabiliriz, filmleri izlerken onlarla oynamaktan korkmayın deyip susuyorum. Tabii nedenini de söyleyeyim üstü kapalı kalmasın çünkü ‘Filmler çekene kadar yönetmeninin, çektikten sonra da biz izleyicilerinindir.’dersem çok mu iddialı olur. Benim Tanrı Kent`im böyle bir yer, ben de sizin gözünüzden Tanrı Kent`i merak ediyorum. Kahve demiştik, şekersiz olsun benim.
– Okuyabilir misin ? +-Sadece resimleri okuyabilirim. (Tanrı Kent )
Comentarios